Ataerkil yanılgıların kadınlar ve toplum üzerindeki aşırı eril etkilerini değerlendirdiğimiz bu makalede, ataerkil düşünce yapısının, cinsiyet eşitsizliğinin ve dengesizliğin yol açtığı sorunlara odaklanacağız. Toplumsal cinsiyetin oluşturduğu zehirli düşünce kalıplarının, insanların yaşamlarını nasıl zehirlediğini ve toplumun nasıl çöküşe sürüklendiğini inceleyeceğiz.
Ataerkil Yanılgıların İçinde Toplumsal Zehirleme
Ataerkil yanılgıların ve eşitsizliğin gölgesinde yaşayan kadınlar, aynı zamanda çocuklarını yetiştirerek toplumsal bir zehirleme sürecine dahil oluyorlar. Adaletsizlik, bir toplumu çökertebilecek en önemli faktördür. Bir toplumun temel ihtiyacı, bir arada yaşama yeteneği ve karşılıklı yardımlaşma üzerine kuruludur. Ancak bu kurallar, sadece bir cinsiyetin menfaati üzerine odaklandığında, diğer cinsiyet ezilir ve mutsuz olur. Bir taraf mutsuz olduğunda, kolektif mutluluktan bahsedilemez.
Ataerkil Yanılgılar ve İçerdikleri Sorunlar
Ataerkil yanılgılar, rekabet, aşırı hız, verimlilik, mükemmeliyetçilik ve dış görünüşe dayalı yargı gibi kavramları içerir. Jung’un “Anima” ve “Animus” olarak adlandırdığı feminen ve maskülen yönler, cinsiyetlerin evrimi ile birlikte gelir. Bu içsel yönler, bilinçaltında bastırılmış zıt enerjilere sahiptir. Bu dengenin kurulabilmesi için kişinin bilinçaltındaki zıtlıkları dengelemesi gerekmektedir.
Toplumsal Etkiler ve Ruhsal Depresyon
Ancak bu dengeyi korumak modern dünyada ve yaşadığımız zorluklar nedeniyle her zaman kolay değildir. Toplum içinde kabul görmek için bireyler, özlerinden sapmışlardır ve bu da özlerini zehirlemiştir. Bu dengesizlikler erkeklerde “anima zehirlenmesi,” kadınlarda ise “animus zehirlenmesi” olarak görülür. Bu durum, ruhsal depresyon, üretmeme, çalışmamama, sevmememe ve sonunda bir çöküşe yol açar.
- Küresel Sağlık Risk Raporu’na göre, depresyon, kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci sırada yer almaktadır.
- Prof. Dr. Allan Young’a göre, bir insanın yaşamı boyunca bir mental bozukluğa yakalanma riski yaklaşık %25’tir. Ancak, kadınlar, erkeklere göre depresyona iki kat daha fazla yakalanma riskine sahiptirler.
- Bu artan riskin nedenlerinden biri, giderek daha fazla erkekleşen dünyada kadınların kendi dişil özlerini ifade etmekte zorlanmalarıdır. Kadınlar, özgün dişiliklerini yaşayamamakla kalmaz, aynı zamanda hayatta kalmak ve eril bir dünyada varlık göstermek için bilinçaltlarında kalmaya çalışarak, özellikle sinir sistemleri dahil olmak üzere tüm sistemlerini etkileyebilirler.
- Hamilelik yaşayan ve yeni doğum yapmış kadınların %10’dan fazlası depresyonda bulunmaktadır.
- Hamilelik sırasında depresyon vakalarında %35’lik bir artış görülmektedir.
- Doğum sonrası depresyon oranı ise Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre %30 artmıştır.
- Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, antidepresan ilaç kullanımında %80’lere varan bir artış görülmektedir.
Korku ve Sevgi Frekansları
Eric From’un belirttiği gibi, “Yaşanmamış yaşamlar dünyadaki bütün savaşların ve kötülüklerin temelidir.” Ancak neden bu yaşamlar yaşanamıyor? Ne bizi yaşamaktan alıkoyuyor? İnsanın içinde sevgi, neşe, barış ve tatmin gibi pozitif duyguları barındırdığı gibi, korku da yıkıcıdır ve baskındır. Korku, frekansları karıştırır ve dengeden çıkar. Kontrolü kaybetmekten korktuğumuzda gücü eril tarafa veririz. Oysa kontrol, iki tarafın katkısıyla ve uyumuyla olmalıdır. Korku tereddüt yaratırken, sevgi harekete geçirir.
Kadın Sağlığı ve Sorunları
- Bugün dünya genelinde kadın nüfusunun %30’u kronik fiziksel rahatsızlıklarla mücadele etmektedir.
- Kadın infertilitesinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından kaydedilen verilere göre dünya genelinde %15’lik bir artış yaşanmaktadır. Üreme yaşındaki nüfusun %15’i, yani yaklaşık 80 milyon çift, hamilelik sorunlarıyla karşı karşıyadır.
- Emzirme konusunda ise üzücü bir tablo ortaya çıkmaktadır. Her 3 çocuktan 2’si, 6 ay boyunca anne sütü alamamaktadır.
- Yalnızca 2020 yılında, 2.3 milyon kadın meme kanseri teşhisi ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.
- Kadınlar, erkeklere göre tiroid kanserine üç kat daha fazla yakalanma riskine sahiptirler.
- Dünya genelinde 520.000 kadına rahim ağzı kanseri teşhisi konmuştur.
- Kadınların büyük bir bölümü, %87.7’si, dünya genelinde yaygın menopoz semptomlarını deneyimlemektedir.
- Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her on iki kadından biri 45 yaşından önce erken menopoz yaşamaktadır.
- Orta Doğu ve Asya ülkelerinde, Dünya Sağlık Örgütü tarafından bildirildiğine göre, kadın doğum bozuklukları, 200 milyondan fazla genç kız ve kadında görülmektedir.
- Gelişmemiş ülkelerde, 15-19 yaş arası hamileliklerde %50’lik bir artış gözlenmektedir.
- Ayrıca, gelişmemiş ülkelerdeki kadınların hamilelik nedeniyle ölüm riski, gelişmiş ülkelere kıyasla 130 kat daha fazladır.
Kadınların bedenlerini ve doğurganlıklarını daha fazla anlamaları gerekiyor. Modern tıp, bedenleri sadece bir hastalık olarak görme eğilimindedir ve doğal süreçlere müdahale eder. Ancak kadınlar, doğurganlık süreçlerini anladıkça, bedenleriyle daha bağlantılı hale gelebilirler. Ayrıca, kadın sağlığını destekleyen holistik yaklaşımların benimsenmesi gerekiyor.
Aşırı Eril Düzenin Sonuçları
Ataerkil yanılgılar, kadınlar ve toplum için büyük sorunlara yol açmaktadır. Bu yanılgılar, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ruhsal depresyon, sağlık sorunları ve toplumsal çöküş gibi pek çok olumsuz sonuca yol açabilir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini aşmak ve toplumu daha adil ve dengeli bir hale getirmek için ataerkil düşünce yapısını sorgulamak ve değiştirmek gerekmektedir. Ayrıca, kadınların bedenlerini ve sağlıklarını daha iyi anlamaları ve destekleyici yaklaşımları benimsemeleri de önemlidir. Ancak bu zorlu dönüşüm süreci, toplumun daha iyi bir geleceğe doğru ilerlemesi için atılması gereken önemli bir adımdır.
Tüm bu problemlerle bir kadın olarak sağlıklı bir şekilde başa çıkabilmek için özenle hazırladığımız online eğitimimize katılabilir, ataerkil düzene baş kaldırarak dişil erdemlerini kucaklayıp hayatını doyasıya yaşayabilirsin.

Daha fazla öğren: